İtalya - 2 Amalfi Kıyıları ve Pompeii

KÜNYE

Tarih : Eylül 2012
Süre : 3 gün
Rota : Amalfi Kıyıları ve Pompeii

YOL HİKAYESİ

Cuma günü sabah Ankara'dan İstanbul'a olan ilk etabı tamamladık. Birkaç saat sonra da Roma'ya uçuyorduk. Pilot Roma'da havanın kapalı ve yağmurlu olduğunu söylüyordu. Bunu beklemiyorduk. Adriyatik'in ortasına geldiğimizde kara bulutların içersindeydik ve uçak sürekli türbülans içersinde sallanıyordu. Roma'ya kadar sallandık ve itiraf etmeliyim bu kadar uzun süreniyle hiç karşılaşmamıştım ve tırstım. Roma'ya indiğimizde rahat bir nefes aldık.

Roma havaalanı felaketti, düzensiz ve özensiz, sıra bile yoktu. Kalabalıkta bir saat kadar pasaport kontrolünü bekledik. Kontrol sonrası vizede sorun çıkmaması bizi en çok rahatlatan şeydi.
Bavulları bulduktan sonra kiralık aracı bulmamız gerekiyordu. Aldığım çıktıda bir duraktan bahsediyordu ve oradan servis aracı ile alınacaktık. Durağı bulmak ise bulmaca çözmek gibiydi. Danışmanın tarifiyle üst kata çıkmamız gerektiği ve orada havuzu bulacağımızı anladık. Hava çiseliyordu. Görünürde servis falan yoktu. Servisi ararken tarifteki otobüs durağını bulduk ve beklemeye başladık. 10 dakika sonra umudumuz kesmek üzereyken servis geldi ve bizi havaalanı çıkışından 10-15 dakikalık uzaklıktaki garajlarına götürdü, arabamıza kavuştuk. Küçük olsun istemiştik ve bir fiat 500 oldu. Saat 4'e geliyordu.

GPS'imiz ilk durağımız olan Sorrento'ya 300km civarı gösteriyordu ve varış zamanı da 8 gibiydi. Roma'nın içersinden otobana çıkış bayağı bir zaman aldı. Otoban iki şerit, dolayısıyla yoğun bir trafik vardı. Roma'dan uzaklaştıkça yoğunluk azaldı ve biraz hızlı yol alabildik. Napoli'yi geçtikten sonra Sorrento'ya yaklaştığımızda hava kararmıştı ve şiddetli bir yağmur vardı. Oteli bulmamız da biraz zor oldu. Odamıza yerleştiğimizde saat 9'u geçmişti.

Gezinin ilk etabında Amalfi kıyılarındaki kasabalardan gezebildiğimiz kadarını ve Pompei'yi gezmeyi amaçladık. Sorrento bunun için ideal bir konum. Şehir merkezi de otel için uygun konum.

AMALFI KIYILARI

Amalfi, yaklaşık 40 kilometrelik, girdili çıktılı, sarp bir sahil şeridi. Sorrento'dan güneye doğru sırasıyla Positano, Praiano, Conca Dei Marini, Amalfi, Atrani, Ravello, Minori, Maiori, Vietri Sul Mare ve Salerno kasabaları yer alıyor.

SORRENTO

Sorrento, falez kayalıkların üzerine kurulmuş küçük bir şehir.


Cuma akşamı ulaştığımız şehirde hemen kısa bir tur atıyoruz. Yağmur durmuş, şehir sakin. Ana caddeden ara caddelere dalıyoruz. Duyulan arya sesine doğru gidiyoruz ve bulduğumuz restoranda canlı arya eşliğinde ilk pizza ve spagettimizi yiyerek İtalya'da olduğumuzu hissediyoruz. Pizza başarılı. Dinlenmemiz gerek, otele dönüyoruz ve günü bitiriyoruz.

Cumartesi günü Positano ve Amalfi kasabalarını geziyoruz. Günü kalabalık,canlı Sorrento sokaklarında bitiriyoruz.

Pazar günü de Pompei'de geçiyor. Öğleden sonra saat 5 gibi döndüğümüz Sorrento'yu daha detaylı olarak geziyoruz.

Şehrin ana caddesi ana meydanına çıkıyor ve sonra da devam ediyor. 15-20 dakikalık bir yürüyüş. Bu caddenin paralelinde de dar sokaklar var. Bu dar sokakları keşfetmek keyifli, küçük dükkanlar ve şirin restoranlarla hoş bir ortam. İtalyadaki bir çok yer gibi biraz pahalı ama güzel bir yer. Biz sevdik bu küçük tatil kasabasını.



POSITANO

Cumartesi sabahı hava açık. Amalfi'ye giden otobüse binerek tura başladık. Kıvrıla kıvrıla Sorrento'dan yükseldik. Yeşillikler içinde 20km'lik yol yaklaşık 40 dakika sonra Positano'ya ulaştı.
Otobüsten indiğimiz noktadan aşağıya denize doğru kasabanın görüntüsü, sakinliği çok güzel.



Yürüyerek bazen dar yolu bazen evlerin aralarındaki merdivenleri kullanarak indiğimiz noktada karşımıza çıkan kafede deniz, plaj ve Positano'nun evlerini seyrederek kahvelerimizi içtik. Sahile doğru bir kavis çizerek devam eden yol boyunca ilerledik. Seramik dükkanları hemen dikkat çekiyor. Çok güzel seramikler var ama çok pahalı. Denize devam eden sokak giderek daralıyor, kalabalıklaşıyor, evler sıklaşıyor, keyif artıyor. Sahile ulaşmadan hemen öncesinde kasabanın kadetraline de bir göz bakıyoruz. Sonrasında sahildeyiz. Kum öyle sarı çekici değil ama geniş bir kumsal var. Denize bakan restoranlar dolu. Her yerde dünyanın her yerinden gelmiş insanlar. Geri dönüyoruz kavisli yoldan devam ederek yokuş yukarı tırmanıyoruz. Bu yol boyunca da güzel restoranlar var ve artık Positano'nun çıkışındayız. Buradaki durakta Sorrento'dan gelen otobüsü bekliyoruz. 2-3 saati geçmiş.



Otobüsün gelmesi yarım saatten fazla sürüyor. Kalabalık hücum ediyor, tıkış tepiş arka kapıdan biniyoruz. Neyseki sağ taraftayız, seyredecek çok güzel manzaralar var. Dik, kayalık yamaçlar, yeşillikler ve oralara nasıl yapıldığı kafa karıştıran güzel evlerle süslenmiş. Gözü yoran hiç bir yapı yok. Yol ise çok dar, iki otobüsün karşılıklı geçişmesi bile olay, gerçekten milim, kıl payı.

AMALFI

10-15 km. devam ettikten sonra Amalfi'deyiz. Burası da denize uzanan bir vadi içine yerleşmiş eski bir kasaba. Deniz kıyısında dolaştığımızda küçük bir alandan denize girenleri görüyoruz.



Hava kapanıyor. İçeriye ilerliyoruz, hemen meydana çıkıyoruz. Kafelerle çevrilmiş meydanda görkemli bir de katedral(St. Andrea katedrali) var. İstanbul'da yapıldığı söylenen kapısını görmek için çıkıyoruz merdivenleri. Bu kadar merdiven çıkmışken içini de gezelim istiyoruz ama giriş tutulmuş, para isteniyor, vazgeçiyoruz.




Meydandan yukarıya doğru yol boyunca geziyoruz. Dönüşe geçtiğimizde yağmur başlıyor. Hediyelik dükkanlarında bekliyoruz yağmurun dinmesini. Kısa süre sonra duruyor yağmur. Meydanda yemek yiyoruz. Saat 6'yı geçiyor. Yorulduk, hava da kapalı geri dönüş için sahildeki otobüslere yaklşıyoruz. Buradan Ravello'ya devam eden ve Sorrento'ya dönen otobüsler var. Saat 7'de otobüs kalkıyor. Dönüş uzun sürüyor, yaklaşık 2 saat sonra Sorrento'dayız.

İKİNCİ AĞIZDAN AMALFI KIYILARI

Biz en azından Ravello'yu da gezmeyi amaçlamıştık. Ayrıca Salerno'ya yakın Cetara kasabasının daha az turistik olduğu daha yöresel öğeler içerdiği söyleniyor, gitmemiz tavsiye ediliyordu.Vaktimiz olmadı.
Ama birinci ağızdan olmasa da yaptığımız araştırmalardan edindiğimiz bu bölgede görülebilecek yerlere ve yapılabileceklere dair bilgileri de burada aktarmak istiyorum.

"Ravello, diğer kasabalara göre daha yüksekte yer aldığı için manzarası nispeten daha güzel bir yerleşim. Ravello’da görülecek 3 şey var: Katedral ve bahçeleriyle meşhur aynı zamanda otel olarak hizmet veren Villa Rufolo ile Villa Cimbrone."

Yine gelmeden önce bu bölgede gidelebilecek yerlerden birisi olarak Capri adasından bahsediliyordu. Ama biraz araştırınca pek cazip bir ortam gibi gelmedi ve plana almadık. Biraz da orası hakkında bilgi verelim.
"Capri adasına indiğinizde finükülere binip (1,60 Euro) yukarı çıkmanız gerekiyor (minibüs yada taksiyle de çıkabilirsiniz). Capri adasında 2 bölüm var, capri ve anacapri, biz capri'de kalıyoruz.
Gündüz acaip bir kalabalık var, sabah gelip akşamüstü dönüyorlar, cruise gemileri geliyor, acaip bir kalabalık, ama akşam olunca etrafta normal bir kalabalık, çok şık restaurantlar, şık giyinmiş beyler, bayanlar, apayrı bir yer oluyor, bu arada fiyatların hiç te ucuz olmadığını belirtmek istiyorum.
Limanın yanından "bagni di tiberio" adlı plaja gitmek için tekneye biniyoruz (adam başı 10 euro)sahildeşezlonglar da 8 euro. Sahil güzel, denizi temiz (taşlık, kumsal değil) su turkuaz rengi.
Capri'de 2.günümüzde limana indik (marina grande) bir saatlik bir tekne turu yaptık ada etrafından (kişi başı 15 euro), bu turların iki türlüsü var, mağaralı ve mağarasız, mağara girişinde en az bir saat beklenir dendiği için biz sadece tur yaptık, adayı gördük. Daha sonra adanın diğer tarafındaki "marina picodola" ya gittik, buraya gitmek için dolmuş var, dolmuş 1,60 Euroya gidiyor,bizim taksim-sarıyer dolmuşlarıgibi, sıkış tepiş, insanlar ayakta. Adanın bu tarafı pahalılık konusunda yeni bir seviye, şezlong kişi başı 18 euro, bizde birkaçyüz turistin yaptığı gibi serdik çakıllara havluları, girdik denize."

Denize girmek isteyenler için, bu bölgede denize girmeye uygun geniş ve kumlu plajlar yok, ama su berrak, güzel görünüyor. Genel olarak kıyı boyunca özel işletmelere ait küçük plajlar varmış. Amalfi'ye kadar olan bölgede bizim gördüğümüz en büyük, en uygun ortam Positano plajı. Ama yaptığım araştırmalardan edindiğim kanaat en güzel ortamın Mairoi kumsalı olduğu.
"Positano’nun 2 tane plaji var. Spiaggia Piccola ve Spiaggia Grande. Spiaggia Grande’ye feribotlar da yanastigindan Spiaggia Piccola yuzmek icin daha uygun. Spiaggia Grande ile Piccola arasinda dar bir yol var, buradan yuruyerek de ulasilabiliyor. Plajlar ücretsiz, ama şezlonglar veşemsiyeler plaja dizilmiş caffe’ler tarafından işletiliyor, iki şezlong birşemsiye 14 euro."
"Santa Croce Beach(Amalfi merkezden buraya ücretsiz tekne var) güzel, popüler bir koy, 2 tane restaurant var, biz yine tavsiye üzerine Bar Ristorante Terase di Panini'ye oturduk (2 şezlong, 1 şemsiye 12 Euro). Gün boyunca geleni gideni eksik olmayan kalabalık bir sahili var."
"Positano yönündeki Prai Beach şirin küçük bir sahil kasabası."
"Arienzo Beach diye geçiyor (buraya Positanodan tekneyle de gelebilirsiniz). Şezlong şemsiye 2 kişi 18 euro, yan taraftaki çakıl sahil bedava."

POMPEI

Küçüklüğümden beri duyduğum ve merak ettiğim gizemli bir yerdi Pompei. Görme fırsatımız olduğu için heyecanlıydık.
Pazar sabahı Sorrento tren istasyonundan bindiğimiz banliyö treniyle yaklaşık 30-40 dakikada Pompei'deyiz. Kişi başı 11 euro biletlerimizi alıyoruz. Bir tane de audio guide ve yanında verilen haritayı alıyoruz (6 euro). Harita kesin gerekli, audio guide hakkında ise birazdan yorum yapacağım. Burası 8:30 ile 19:30 (Kasım-Mart arası 17:00) arasında açık. Pompei ile ilgili gördüklerimizden önce kısaca hakkında duyduklarımızı özetlemekle başlayacağım:



Şehrin M.Ö. 500 yıllarından kurulduğu söyleniyor. Bir liman kentiymiş. Sonrasında Romalıların egemenliğinde zengin Romalıların yaşadığı sayfiye şehri olarak zenginliğin, lüksün, zevkin, eğlencenin yaşandığı bir yer olarak gelişmiş. Bu lüksü yaşatmak için önemli bir miktarda da köle varmış şehirde. 20.000 civarı nufusuyla Roma ile boy ölçüşecek kadar büyükmüş. M.S. 62 yılında büyük bir deprem yaşanmış, 17 yıl sonrasında da 79 yılında eteklerine kurulduğu Vezüv harekete geçmiş, iki gün boyunca kül, taş ve lav püskürmeleri olmuş. Şehir, etrafındaki diğer birkaç küçük şehirle birlikte gömülmüş ve zamanla unutulmuş. 1500'lü yılların sonunda tesadüfen bulunmuş. Sonrasında 1700'lü yıllarda ciddi çalışmalar başltılmış ve şehirin büyük bir kısmı ortaya çıkarılmış. Hala kazı çalışmalarının devam ettirildiği bölgeler varmış. Diğer antik kentlerden farklı olarak ünü yaşanan yanardağ patlamasıyla herşeyin o anki şekliyle muhafaza edilmiş olması. Kalıntıların dışında insanların da o anki durumlarında ölmeleri ve taşlaşmaları da şehri bir efsane yapıyor. Bu insanların o zamanki yaşayışları hakkında bir açık hava müzesi oluşturuyor.
Yaşanan felakete ilişkin ise farklı kuramlar var. O iki gün içersinde ne oldu, yaşam nasıl bir anda dondu, insanlar oldukları yerde taşlaştı? Öncesinde ben de çok ani bir şekilde gerçekleşen olayda insanların kaçma fırsatı bile bulamadan öldüklerini düşünüyordum. Biraz araştırdığımda ise iki güne ait teorilerde oayın farklı anlatıldığını gördüm. Dağın püskürmesiyle insanların ölme anına kadar 18 saat kadar zaman geçmiş. Bu sürede de insanların bir bölümü kaçmış. Kazılarda ise 2000 civarı insan bulunmuş. Şehir nufusunu yarıdan fazlasının öldüğü söyleniyor. Ne kadarı kurtulmuş ne kadarı kaçabilmiş tam anlayamadım ama başta olayı çok ciddiye almadıkları, sonrasında taşlar yağmaya başladıkça şehri terketmek üzere harakete geçtikleri söyleniyor. Kalanlar ise herhalde gidemeyenler ve bir şey olmayacağını düşünenlerdi. Bir teoriye göre de evlere gözkulak olması istenen köleler ağırlıktaydı. Sonuç olarak oluşan zehirli gazlar insanların boğularak ölmesine sebep olmuş. Ölümlerle ilgili 2010 yılında ise yeni bir teori ortaya sürülmüş ve artık bu kabul ediliyormuş. Bu teoriye göre dağdan kopup gelen sıcak taş ve gaz akışlarının üçüncüsünde Pompei'de canlı namına ne varsa kavrularak donmuş. Aslında olayın görgü tanığı bir Roma'lı da yaşanaları uzaktan gözlemlediği kadarıyla yazmış ve günümüze ulaştırmış. Yine de bu son saatlere ve insanların bu şekilde ölmelerine ilişkin insanın merakını gidermeyen bir durum var. Konuyla ilgili 'pompeii'nin son günü' belgeselini http://www.youtube.com/watch?v=5nj5Z21CJ1o adresinde bulabilirsiniz.

Pompei'nin bu gizemli sonu dışında insanları çeken diğer özellikleri, taşlaşmış insanları ve yaşanan cinselliğe ait öğelerin oluşturduğu merak. Hatta yaşanan cinselliğin boyutlarının sapıklık düzeyinde olduğu ve cinsel ilişki sırasında taşlaşmış insanlar olduğu yönündeki söylentiler bile vardı. Bu konuda da birazdan yorumlarım olacak.

Şimdi gelelim şehri gezmeye. Şehirde sosyal alanlar ve evler var. Mahkeme binası, idari binalar, tapınaklar, tiyatrolar, spor alanı, arena, hamamlar, genelev, forum görülebilecek alanlar. Ssıradan insanlara ait küçük ve zengin ailere ait büyük(casa) bir dolu da ev var. Şehrin her yerini detaylı gezmek bütün günü de alabilir. Biz 4-5 saat gezdik.



Burada nerede ne var anlatmayacağım. Harita eşliğinde önemli yerleri bulup geziyorsunuz. Bence yukarıda saydığım sosyal yapıları ve örnek olarak da birkaç ev gezilmeli. Kısa bir liste şu şekilde olabilir:
Forum - Şehrin ana meydanı. Etrafı idari, dini yapılarla çevrili.
Basilica - Mahkeme binası.
Apollo Tapınağı - M.Ö 575' kadar giden buradaki en eski kalıntı.
Tiyatro - 5000 kişilik tiyatro, hemen yanında küçük bir de oditoryum var.
Amfitiyatro - 20000 kişilik arena.
Gymnasium - Arenanın yanında spor alanı. Ortasında bir de havuz var.
Hamamlar - Birkaç tane var. Forum Baths, Central baths, Stabian baths.
Lunapar - Genelev.
Evler - House of Vettii, House of Faun, House of Ancient Haunt, House of Tragic Poet
Garden of Fugitives (56 numarlı alan) - Orjinaline uygun oluşturulmuş bahçe.
Villa Dei Misteri(Mucizeler Evi) - Şehir duvarlarının dışında frekleriyle ünlü bir ev.


Şehir hakkındaki izlenimlerimiz ve yorumlarımıza gelirsek: En önemlisi şehir çok büyük ve çok iyi korumuş. Şehrin düzeni de ilgi çekici; birbirini paralel kesen sokaklar ve yerleşim alanları hala etkileyici.Sokaklarda yürürken o zamana geri dönüyorsunuz. Sanki 2000 yıl öncesinden değil de çok kısa bir süre önce terk edilmiş bir yer gibi. 2000 yıl öncesinde de insanların belki farklı bir teknolojiye sahip oldukları ama günümüze benzer şekilde yaşadıklarını düşündürüyor.



Şimdi gelelim taşlaşmış insanlara. Biz şehrin birçok yerinde taşlaşarak kalmış insanların olacağını düşünmüştük ama böyle değil. Birkaç yerde rastlayabiliyorsunuz. Görebileceğiniz en etkileyici yer 56 numaralı alandaki bahçe. Burada 13 adet insan kalıbı var. Bu arada bu insanlar aslında öldükten sonra çürümüş yok olmuşlar, bıraktıkları boşluklara kazılar sırasında alçı dökülerek kalıp alınmış ve bu şekilde ortaya çıkarılmışlar. Bahsettiğim 3 aile olduğuna inanılan, kadınlar ve çocukların bulunduğu bu alana giriş şansımıza kapatılmıştı. Küçük pencerelerden gördüklerimizle yetinmek zorunda kaldık. Bir anda 2000 yıl öncesine gidiyorsunuz ve insan irkiliyor. İnsanlar ufak tefekmiş. Bunların dışında hamamda çok yakından görebileceğiniz 2 adet daha kalıp var. Birkaç tane de forumun sol yanındaki alanda gördük.





Daha sonradan araştırdığım kadarıyla iskeletlerle birlikte bu kalıpların sayısı toplamda 2000 civarındaymış. Bir kısmı da Napoli müzesindeymiş ama orayı gezen bir arkadaş orada da rastlamamış kalıplara. Dolayısıyla taşlaşmış insanlara ait kalıplar az sayıda, bunların da sanırım çok azı sergileniyor. Gerisi var mı, varsa nerede ben öğrenemedim.

Cinsellikle ilgili olarak ise şehirde birkaç yerde görülebilen duvar resimlerinden başka bir şey görmedik biz. Bu resimlerden Lunapar(genelev) duvarlarında birkaç tane bulunuyor. Genelev küçük bir yer, iki katlı 10 odası var. Odalar ve yataklar bayağı küçük (buradan da yine insanların ufak tefek olduklarını anlıyoruz). Burası şehrin tek geneleviymiş. Bunun dışında da hamam ve tavernalarda da bu tarz aktiviteler yapılıyormuş. Bu aktiviteler üzerinde taşlaşmış insan kalıbı benim araştırdığım kadarıyla yok. Bir takım heykel ve resimler ise yine Napoli arkeoloji müzesinde sergilenmekteymiş. Bunları da internetten görebilirsiniz. Sonuç olarak benim anladığım kadarıyla bu konular biraz abartılmış, biraz uydurulmuş. Şu anki şehirlerde yaşanlara benzer bir yaşantı, belki zenginlik ve bölgenin özellikleriyle biraz daha yoğunlaşmış gibi düşünülebilir. Sanırım bir de o dönemde biraz daha da aleni, sırdanmış sanırım.


Son olarak audio guide'ı çok iyi kullanamadık. Benim tavsiyem Pompei'yi gezmek için bir harita edinmeniz ve öncesinde gezilecek yerler hakkında biraz bilgi edinmeniz, audio guide ile uğraşmak yerine bu daha rahat olur diye düşünüyorum.

Pompeii yakınında aynı akibeti paylaşmış daha küçük bir şehir daha var, Herculaneum. Vaktiniz varsa ve Pompei kesmediyse gezilebilir. Bütün bunlardan sonra Vezüv'ü yakından görmek isterseniz Pompei tren istasyonunda elinize reklamları tutuşturulan turlara katılabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder