Gaziantep

KÜNYE

Tarih : Nisan 2012
Süre : 3 gün
Rota : Gaziantep

YOL HİKAYESİ

Ankara'dan Adana istikametine yola çıkıp, otobanı kullanarak 7 saatlik bir yolculuktan sonra Gaziantep'e sabah 10 gibi giriyoruz.  Gaziantep'te iki gün geçiriyoruz ve ilgi alanımız şehrin tarihi bölümü oluyor.
Antep gezisi üç kategoride değerlendirilebilir; tarihi yapılar, el işleri ve yöresel ürünler, yemekler. Biz daha çok son iki kategoriye yoğunlaşmaya çalıştık. Yeme olayını yemekler bölümüne bırakarak gezdiklerimiz gördüklerimizle devam edelim.

GAZİANTEP


Eski Şehir


Aradıklarımızın yoğun olarak bulunduğu ve dolayısıyla gezdiğimiz bölüm kalenin arkasında kalan bölge.
Bizim izlediğimiz rota da genel olarak önce stadı bulmak, sonra stadın önünden geçen istasyon caddesini takip etmek oluyor. Birkaç km. sonra içinde heykel bulunan küçük bir meydan var. Heykelin önünden sola dönen yolun başındaki katlı otopark bizim için başlangıç noktasını oluşturdu. 
Arabayı buraya bırakıp dışarı çıktığımızda kapalı şerefesiyle küçük bir cami karşılıyor bizi, Ömeriye cami. Daha sonrasında da çokça rastlıyoruz bu tarihi camilere.  Çok detaylı gezemiyoruz, bi dahaki sefere diyoruz ama gözlemlediğimiz ortak özellikleri küçük, taş yapılarıyla çok güzel oldukları. Bir de minarelerin üzerlerindeki kurşun izleri dikkat çekici, işgalin izleri silinmemiş, ibretlik.
ömeriye cami
Sola doğru cadde boyunca 5-10 dakika yürüdükten sonra sola yukarı kıvrılıyoruz. Kıvrıldığımız köşede Çavuşoğlu lokantası var. Yukarı 100m kadar yürüdüğümüzde karşınıza İmam Çağdaş Lokantası çıkıyor. Lokantanın karşısında da Kemikli Bedesten var. Artık sallana sallana gezebiliriz.
Kemikli bedesten restore edilmiş, içinde her türlü yöresel ürün satan dükkanlar var. Ama yeni görünümünden kaynaklanıyor olabilir orjinallik hissi alamadık. Bedestenden çıkışta aşağıya doğru dar sokaklarda el işçiliğine dair aradıklarınızı bulabilirsiniz. Burası  bakırcılar çarşısının da içinde yer aldığı eski çarşı. Küçük dükkanlarda çeşit çeşit ürünler var. Çok detaylı incelemedik ama bakır namına çarşının ortasında iki dükkan daha çok ilgimizi çekti. Birisi Mehmet Duymaz, diğeri de hemen yanındaki Çağdaş bakırcılık. Bakırla ilgimiz yoktu, burada az da olsa bilgi sahibi olduk. Biraz kalın, ağır ve mat bakır objelerin üzerindeki yoğun işçilik göze hitap ediyor ve diğerlerinden ayrılıyor.

eski çarşı
Çarşının alt kesimi Almacılar çarşısı olarak devam ediyor. Burada da yöresel ürünleri, baharatları bulabileceğiniz dükkanlar var. Salçalar, baharatlar, sumak pekmezi, nar ekşisi, haspir otu, tarhın otu, fıstık, kurutulmuş biber patlıcan... Çeşit çeşit, rengarenk. İnternetteki sitelerde aktar arslanyürek, baharatçı ipekçioğlu ve yemen isimleri geçiyor. Biz Karaoğlu gıdadan alışverişimizi yaptık. İyisini, kötüsünü, farkını çok ayırt edebilecek durumda değiliz.
Eski çarşının sonunda küçük bir meydan var ve solda yine adını sıkça duyduğumuz Tahmis kahvesi var. Kürkçü Hanı 'da hemen yanıbaşınızda. Burada çarşı bölgesi bitiyor. Ama eski şehirin yerleşim bölgeleri içine tarihi yapılar serpiştirilmiş olarak devam ediyor.
Biz almacılar çarşısından düz diyebileceğim şekilde devam ettik. Girdiğimiz caddenin başlangıcında yine ismini çokça duyduğumuz Yemenici Hayri'nin dükkanı çıkıtı karşımıza. Yemeniler pahalı, küçük süs bir yemeni alıp devam ediyoruz. Çarşı gezimiz ve alışverişimiz bitiyor.
Bir 15 dakika yürüdükten sonra Gaziantep Savaş Müze'ini buluyoruz. Gaziantep savunmasının anlatımı görsel olarak bu müzede yansıtılmaya çalışılmış. Destansı savunmanın detaylarını okudukça insan hüzünleniyor. Tarihimizdeki bu yüksek ruh örneklerini iyi öğrenmek ve unutmamak bilinciyle çıkıyoruz müzeden.
savaş müzesi
Kalenin etrafında da bir tur atıyoruz. Burada da küçük dükkanlar var ama çarşı bölgesi kadar canlı değil. Kalenin girişine gelmeden çınarların altındaki bahçe çay, kahve ile soluklanmalık. Hasan Süzer etnoğrafya müzesi ve Emine Göğüş Mutfak müzesi de kale civarında. Bu müzeleri de bir dahaki sefere bıraktık ve müze tercihimizi Arkeoloji müzesinden yana kullandık. Burası yürüme mesafesinde değil, arabamızla gidiyoruz. Dışarıdan bile şaşırtıyor. Çok büyük ve bakımlı bir yapı. İçeride de bir dönemin ihtişamını sergileyen mozaikler var. Mozaikler de sunumları da çok güzel. Böyle bir müze ve böyle bir anlayış görmek keyif veriyor, darısı savaş müzesinin başına diyoruz.
arkeoloji müzesi
Antep'in kabasını alıyoruz; sokak sokak, tarihi yapılarıyla daha detaylı bir geziyi hak ediyor burası. Antep civarındaki antik şehirler (Zeugma, Yesemek, Dülük) de yine bir sonraki gezide görmek istediğimiz yerler olarak notlarımızda.

GAZİANTEP'ten ANKARA'ya


Dönüşte farklı bir rota izliyoruz. Kahramanmaraş ve Kayseri'ye uğruyoruz. Özellikle Maraş'tan sonra dağların zirvelerinde geçtiğimiz rota doğal güzellikleriyle keyifli.


KAHRAMANMARAŞ


Maraş da ilk kez gördüğümüz şehirler arasında yerini alıyor. Küçük bir şehir beklerken, büyük, güzel, canlı bir kent buluyoruz.
Avşar Et Lokantası ilk durağımız oluyor. Temiz ferah bir mekan. İçli köfte, kuru dolma ve eli böğründe deniyoruz. Çok özel değil ama güzel lezzetler. Bunların ötesinde lokantanın sahibi ya da sorumlusu olduğunu düşündüğümüz bir arkadaş çok yardımcı oldu bize. Gezebileceğimiz yerleri tarif etti, arabamıza lokantanın önünde göz kulak oldu. Çay kahveyi yemek sonunda da gezdikten sonra da eksik etmedi. Misafirperliğine müteşekkiriz.
Yemek sonrası hemen 100m yukarımızda kalan ana caddede dolaşıyoruz. Düzenli güzel bir ortam. Eski çarşıyı geziyoruz. Bakır ve ahşap işçiliğine dair dükkanlarıyla tarihi bir havayı soluyoruz.

Son olarak Mado'nun merkezine Yaşar pastanesi'ne gidiyoruz. Dondurma harika. Bu lezzeti yanınızda götürebilmeniz için de imkan var; istediğiniz saate göre donduruluyor ve köpük kutulara konuyor.
Yanımızda bir de frig tarhana götürmek istiyoruz ama yola dayanmayacağı söylendiği için vazgeçiyoruz.

KAYSERİ


Kayseri'de çok kısa kalacağız. Buraya da ilk gelişimiz. Şehre girişte dikkatimi çeken yüksek apartmanlar oluyor. Şehri kale gibi sarmış bu apartmanlar bence görüntü kirliliği ve ne yazık ki bütün şehirlerimiz hızla bu görüntüye bürünerek ruhsuz taş yığınları haline geliyor.
Mantı yemek istiyoruz ve internetten ismine rastladığımız Ana'nın yerindeyiz. Burası tenha, mantı da sıradan geliyor.
Sonrasında sucuk ve pastırma için kalenin yanındaki çarşıdayız. her yer sucuk, pastırma ama aynı markalar satılıyor; Şahin, Başyazıcı, farklı olarak İmamoğlu markasını görüyoruz. Alışverişten sonra şehirden çıkıyoruz

YEMEKLER

Kahvaltı, kebap, yöresel yemekler ve tatlı kategorilerinde yemeklerden tatmaya çalıştık. Tavsiyelere uyduk.

İlk sabah kahavaltısında Metanet lokantasında beyran çorbası deniyoruz. Lokanta esnaf lokantası, dar sokakların arasında bir yerlerde. Beyran çorbası da içinde pirinç olan didilmiş etli bir çorba, paçanın akrabası. Bana göre çok özel bir tat değildi.
beyran
İkinci kahvaltı için ciğer deneyeceğiz. Kahvaltı için biraz ağır olduğunu düşünsek de sabah stadın karşısındaki ara sokaktaki ciğerci Mustafa'dayız. Porsiyonlar büyük, ciğerler yumuşak, kahvaltıdan memnun ayrılıyoruz.

Öğlen kebapları tadacağız. Adı geçen Halil ve Mehmet kardeşlerin ayrıldığı ve Halil ustanın pazar günü kapalı olduğu bilgisini aldık. Adı geçen diğer mekanlar Üçler kebapçısı ve Çulcuoğlu Şirhan. Bizim önceliğimiz ise İmam Çağdaş oluyor. İki katlı lokanta tıklım tıklım. Yer bulup oturuyoruz ama bu kadar kalabalığa yetiştirilmeye çalışılan kebapların lezzetinden şüpheliyiz. Lahmacunları önden alıyoruz. Simit, altı ezmeli, ali nazik ve patlıcan kebabı şiparişlerimiz makul bir sürede geliyor ve lezzet çok iyi. Altı ezmeli ve ali nazik bence çok güzeldi. Ününü hak ettiğini düşünerek ayrılıyoruz.

solda sağa
ali nazik, altı ezmeli, patlıcan kebap
Akşam için yöresel yemekleri denemek üzere 100. yıl parkı civarındayız. İncilipınar'ı arıyoruz ama bulamıyoruz. Cıncık parka yakın, gidiyoruz ama pazar günü o da kapalı. Parkın içinde de bir Cıncık var ama et ve balık üzerine. Parkın yanındaki Antep Evi'ne biraz yorgun oturuyoruz. Kuru biber, patlıcan ve kabak çiçeği dolmalarını önden alıyoruz. Dolmalar normal. Denediğimiz içli köftede de özel bir tat bulamıyoruz. Yuvalama, analı kızlı çorbaları ise güzel. İmam çağdaş'ta bulamadığımız küşnemeyi de deniyoruz ama beklediğimiz görsellik ve lezzet yok, sıradan bir kebap buluyoruz. Bizim fırsatımız olmadı ama yöresel yemekler için önerilen iki yer daha var; emniyet müdürlüğünün karşısındaki Aşina ve yine 100. yıl parkı civarındaki Bayaz Han.

Lahmacun için Çıtır Lahmacun ve Çavuşoğlu arasında tercihimiz Çavuşoğlu ama son gün sabah gittiğimizde 11'den sonra servisin açıldığı söylendiği için lahmacuna doyamadık.

Tatlı olarak sabah katmeri denedik. Katmerci Zekeriya'yı aramadık, önümüze çıkan bir fırından aldığımız katmer, yufka içinde fıstığın şerbetlenmesiyle yapılmış. Çok özel değildi.

Baklava olarak Koçak, Burhan İnal baklavacılarını deniyoruz. İmam Çağdaş'ın baklavaları biraz daha iyi gibi geliyor bana ama benim anlayabileceğim çok büyük farklar yok. Hatta Ankara'daki Hacıbaba bence bu baklavalardan aşağı kalmaz, üste çıkar.

Son olarak menengiç kahvesinden de bahsedebilirim. Kalenin önündeki kafede denedik. Fıstıktan yapılmış kahvenin tadı başta değişik, güzel geliyor ama sonrasında zorlanıyorum. Tahmis'in bahçesinde içtiğimiz türk kahvesi de mekanın güzelliğiyle dinlendiriciydi.

KONAKLAR

Elit Class Resident Apart Hotel

Adı biraz herşeyden var kıvamında olan otele başlangıçta şüphe ile yaklaşıyoruz. Ama sonuçta çok memnun kalıyoruz.
Konum - Fiziksel Durum
Şehir merkezinin dışında ama merkezin karmaşasının dışında olması bence ferahlık veriyor. Arabası olanlar için hiç sorun yok, olmayanlar da kısa sürede merkeze ulaşabilirler.
Otel yeni olduğu için fiziksel olarak iyi durumda. Odalar salon ve yatak odasından oluşuyor, herşey düzgün.
Personel - Hizmet
Personel ilgili ve yardımcıydı..
Temizlik
Temizlik gayet iyi.
Yemek
Kahvaltı yaptık, biraz zayıftı.
Fiyat
Fiyat olarak gecelik oda başı 110TL. Diğer otellere kıyasla gayet iyi bir fiyat.
Diğer
Bunların dışında kapalı otoparkı var.
Son Söz
Otel beklentilerimizin üzerindeydi, rahat ettik.
Fiyat-Performans : 7/10

SON SÖZLER

Eski şehri sokak sokak gezmeli, tarihe karışıp kaybolmalı.

Bakırın biraz güzelleri kendisini belli ediyor, bir sürahi 150 civarından başlıyor ve 300TL'ye kadar gidebiliyor.

Zeugma müzesi örnek bir müze. Giriş 8 TL. Müze kartları geçerli.

Bu şehrin kurtuluş destanı Savaş Müzesi'nde. Giriş için ücret istenmiyor.

İmam Çağdaş'a uğramalı, kebap ve tatlıya doymalı. Fiyatlar gayet uygun, kebaplar 10-15 TL civarı. Baklavanın kilosu 27TL.

Maraş'ta dondurma gerçekten olması gerektiği gibi.

Sanırım yazın buralar çok sıcak olacak, bahar gezmek için iyi bir vakit.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder