En Batı Amerika - 1 Las Vegas ve Grand Canyon

KÜNYE

Tarih : Nisan 2011
Süre : 6 gün
Rota : Vegas ve Grand Canyon

YOL HİKAYESİ

Uzun bir yolculuktu. İş çıkışı akşam saat 6 gibi Ankara'dan arabamızla yolculuk başladı. Gece yarısı İstanbul'dayız. Birkaç saatlik uyku sonrasında havaalanına gidiyoruz. Uçuşun ilk rotası Londra. Yaklaşık 4 saat sonra Heatrow havaalanındayız. Burada da yaklaşık 4 saat geçiriyoruz. İşlemler dışında kalan vaktimizde geziyoruz. Havaalanı bayağı büyük ve zaman çabuk geçiyor. Tekrar uçağa bindiğimizde bizi 10 saatlik bir yolculuk bekliyor. Uçak bu zamana kadar bindiklerimizin en büyüğü, üç ayrı koltuk sırasını barındıracak genişlikte. Zaman umduğumuzdan çabuk geçiyor. Özellikle Grönland üzerinden geçerken nefis manzaralar seyrediyoruz.

grönland-1
Yaklaşık 18 saat oldu ve güneş batarken Las Vegas'a iniyoruz. Uzun bir gün oldu, saat farkı 10.

LAS VEGAS


Adını çok duyduğumuz efsane şehirdeyiz. Gerçeğe çok yakınız, heyecanlıyız. Önce havaalanında giriş işlemlerimizi tamamlıyoruz. Mütevazi bir havaalanı. Filmlerdeki polisler var, farkları yaşlı ve tombul oluşları. Bize yardımcı oluyorlar ve çıkıştayız. Şehre ilk adımımızı atıyoruz ve saatler sonra ilk sigaramızı içiyoruz. Kendimize gelince bir taksiye atlıyoruz ve otele doğru yol alıyoruz. Şoförümüz Bulgar, yolda hikayesini anlatıyor; buraya okumak için gelmiş, sonrasında film şirketi kurmuş, şu aralar ise ekonomik durum çok kötüymüş ve o da taksi işine başlamış.
Otelimiz Palazzo. İçeri girdiğimizde yön duygumuz kayboluyor. Herşey çok büyük ve gösterişli. Giriş işlemlerinden sonra odamıza gidiyoruz. Aynı ihtişam odada da devam ediyor.
Aslında bu kadar yolun üstüne yorgunluktan sızmamız gerekirdi ama uykumuz yok. Aşağı iniyoruz. Party girls akın akın geliyor. Kumarhane kalabalık. Restaurant-bar önünde kuyruk var ve içerisi kaynıyor. Dışarı çıkıyoruz. Hava biraz serin. Yolun karşısına geçip yürüyoruz. Amacımız Vegas hakkında fikir edinmek, merakımızı gidermek. İlk karşılaştığımız iki genç tişört satıyorlar ve çalan müzik Tarkan. Bak şu işe falan derken çocukların Türkçe konuştuğunu duyuyoruz. Okumaya gelen iki gençmiş. Bak şu işe :) Kısa bir tur atıyoruz. Ben şahsım adına daha geniş, daha haraketli, abartılı bir ortam bekliyordum. Kısa sürede alışıyoruz Vegas'a ama çok yorgunuz, geri dönüyor, dinleniyoruz.
Pazar, Pazartesi,Salı ve Çarşamba dört günü Vegas'ta geçiriyoruz. Gündüz konferans, akşamları geziyoruz. Vegas'ın kalbi Strip caddesi. Bu cadde boyunca devasa oteller sıralanıyor. Bizim kaldığımız Palazzo otelinin hemen yanında Wynn otel var ve caddenin sonu da burası sayılır. Buradan başlayarak 3-5km boyunca oteller devam ediyor.
Her otelin altında devasa bir şehir var; casinolar, alışveriş merkezleri, restaurantlar... Her otel bir konsept tutturmuş; bizimki Venetian ile birlikte İtalya, Venedik havasında. Roma, Paris, New York, Mısır temalarından korsan temasına kadar var. Yol boyunca gezdiğinizde küçük bir dünya turu yapıyorsunuz; Venedik kanallarından, Eiffel kulesine, Özgürlük heykeline kadar her konsepte uygun yapılar süslüyor otellerin önlerini.

venetian otel kanal
Otellerin bazıları kendi konseptine uygun bir gösteriyi de otel önünde sergiliyor. Cadde üzerinde gezerken seyredebileceğiniz gösteriler gün içersinde belli saatlerde tekrarlanıyor. Seyrettiklerimizden en beğendiğimiz Bellagio otelin önündeki su gösterileri oluyor. İki defa seyrediyoruz, müzik ve renkler arasında su dansı gayet güzel. Tresure Island önündeki korsan dans gösterisi de etkileyici. Bir de Mirage otel önünde volkan patlaması da şart değil ama görülebilir. Bu şovların dışında yine otellerde farklı atraksiyonlar var. Bellagio içersindeki botanik bahçesi küçük ama çok şık. MGM içersinde aslan habitatında aslanların beslenirken görülebileceği söyleniyordu, biz göremedik, sanırım aslanlar tatildeydi. MGM içersindeki cafe(sanırım jungle cafe) de ilgi çekiciydi. Venetian'da otel içersindeki kanallarda gondolla gezebiliyorsunuz, gondolcu aryalar söylüyor, tavan ise gökyüzü olarak dizayn edilmiş. Wynn otelin önündeki şelaleyi de sayabiliriz. Aslında her otel ayrı bir dünya ve keşfedilecek bir sürü ilginçliklerle dolu. Gezmek çok zaman alıyor ve bizim zamanımız yetmedi.

strip-1
Bunların dışında otellerde akşamları sergilenen şovlar Vegas'ın önemli bir etkinliği. Her yerde reklamları yapılan ilgi çekici şovlar var. Biz O show'a gitme niyetindeydik ama turnede oldukları için ikinci tercihimizi Ka show'dan yana kullandık. MGM otelindeki show gerçekten çok etkileyiciydi ve verdiğimiz ücretin hakkını vererek bize güzel bir gece yaşattı.
Otellerin dışındaki dünyaya dair gözlemlerimiz ise aslında yine Strip caddesiyle sınırlı. Wynn otelin karşısındaki Planet alışveriş merkezini birkaç kez ziyaret ettik. Pek özel bir şey göremedik, hediyelik falan aldık. ABC Store'dan anahtarlık, magnet gibi hediyelik eşyalar ile su, cips vb ihtiyaçlarınızı alabilirsiniz. Belli saatlerde ise bir anda alışveriş merkezinin ortası podyuma dönüşüyor ve bir moda show izliyorsunuz. Cadde sonunda MGM civarında ise duyulan çığlıkların sebebini kafanızı yukarı kaldırdığınızda anlıyorsunuz. Binaların arasında yukarlarda dolaşan rollarcoaster gerçekten özel bir heyecan. Denemek istiyorum ama zaman yok ve Gülay'ın o nesneye binme niyeti hiç yok.
İnsanlar çoluk çocuk caddede geziniyorlar, adım başı ünlülerin taklitleri, müzik ya da bir hüner sergileyenler. Yollarda en lüksünden en büyüğünden arabalar akıyor. İçerde dışarda her yerde kollu makinalar.
Vegas'ın öteki yüzüne dair ise Strip'de bile gözünüze çarpanlar var. Her köşebaşında elinize seks reklam kartlarını tutuşturmaya çalışan güney amerika kökenli insanlar var ve durumları perişan. Üst geçitlerde ise karşınıza dilenen, soğuk su satarak geçim sağlamaya çalışan insanlar gözünüze çarpıyor.


Vegas'ta zaman çabuk geçiyor. Biz de keyifli ve güzel zaman geçiriyoruz. Sadece yemek konusunda zorlanıyoruz. Lüks görünen lokantaları denemiyoruz. Otele yakın hamburgerci genelde imdadımıza yetişiyor ve karnımızı doyuruyoruz. Zorlandığımız bir konu da uyku düzeni, Türkiye saatine göre yaşıyoruz; gece uykumuz kaçıyor, otelin içinde dolanıyoruz, gündüz ise uyuya kalıyoruz. Strip boyunca yürüdüğümüz için ulaşım sorunumuz da olmuyor, yol boyunca otobüslerin çalıştığını da gözlemliyoruz.

GRAND CANYON


Perşembe günü hedefimizde grand canyon var. Aslında buraya günübirlik yapılan turlara da katılmak mümkün ama biz kendi başımıza gezmek niyetindeyiz. Kanyonda gidilebilecek farklı rotalar var. En yakını west rim. Burada skywalk yapma şansınız var, yani canyon üzerindeki cam bir platformda yürüyüş yapabiliyorsunuz. Bu rotanın dışında south, north rim var. North rim'e ulaşım zor olduğu söyleniyor ve south rim'e gitmemiz tavsiye ediliyor. Biz de hedefe burayı koyuyoruz.
Yol uzun, erkenden yola çıkmamız gerekiyor. Ama önce araba kiralayacağız ve gezimizin sonuna kadar yaklaşık 10 gün arabayla devam edeceğiz. Sabah erkenden taksi ile McCarran araba kiralama merkezine gidiyorum. Burada 6-7 firma var. Hepsi ile pazarlık yapıyorum. Arabayı farklı bir şehirde bırakmak ücreti bayağı artırıyor. En sonunda Alamo'dan en uygun fiyatı alıyorum, bir orta sınıf arabayı ve navigasyon cihazını alarak çıkıyorum. Navigasyon cihazını kullanamıyorum, göz kararı otele dönmem zaman alıyor. Otelden Gülay'ı alıyorum ve Strip'te otellerin bulunduğu istikametin tersine yol almaya başlıyoruz. Strip'teki ihtişam buralarda sıradanlığa dönüşüyor. Otoyola geldiğimizde sola mı sağa mı döneceğimizi bilmiyoruz. Navigasyonu hala kullanamıyoruz. Soruduğumuz insanların grand canyon yolunu bilmemeleri ve farklı tarifler vermeleri bizi şaşırtıyor. Ara sokaklara giriyoruz. Ortam pek tekin görünmüyor, bir yaşlı zenci amcaya yaklaşıyor ve yol soruyoruz. Amca heyecanla anlatıyor ama anlamıyoruz, derken bir polis arabası yaklaşıyor ve yanlarından anladığımızı söyleyerek ayrılırken zenci amca kendinden geçiyor, alkışlıyor, müthiş bir sevinç.
En sonunda navigasyonu çalıştırıyoruz ve sağa doğru dönüyoruz. Ama bayağı vakit kaybettik, vakit öğleye yaklaşıyor. Otobanda bir süre sonra tırmanmaya başlıyoruz. Kısa süre sonra ilk molamızı Hover Dam barajında veriyoruz. Nevada Arizona sınırındayız. Durduğumuz yerden kısa bir tırmanıştan sonra barajı uzaktan seyrettiğimiz bir mevkideyiz. Fazla vakit kaybetmek istemiyoruz ama baraja doğru arabayla yola devam ediyoruz. Yolun sonunda ücretli otoparkı görüyoruz ve uzayacağını düşünerek baraj duvarının üstüne çıkmaktan vazgeçerek yola devam ediyoruz.
hover dam-1
Kaktüsler dışında bitki örtüsü olmayan bir yol boyunca dümdüz gidiyoruz. İlk etapta Kingman kasabasına ulaşıyoruz. Buradan sonra ünlü route 66 yolundan devam etme şansımız var ama yine yolu fazla uzatmamak adına tercih etmiyoruz. Devamında Sellingman ve en son Williams kasabasına geliyoruz. Hava soğudu, insan azaldı. Çölden dağ ortamına geçtik. Mola verdiğimiz kasabada birşeyler yiyoruz. Eski fotografları buranın filmlerdeki kasabalardan evrildiğini ve çok da fazla uzağa gitmediğini gösteriyor, kapıda bir 'wanted' ilanı bile var. Vakit azalıyor ve devam ediyoruz. Anayoldan sola dönüyoruz. Son güzergahı da geçtikten sonra milli parka giriş yapıyoruz.
Orman alanındayız. Biraz daha gittikten sonra Grand Canyon Village merkezinde otoparka aracımızı bırakıyoruz. Zaman az ama park çok düzenli. Elimizdeki broşürlerin de yardımıyla otopark alanının hemen yanındaki durak alanından otobüslere binmek üzere hazırız. Birkaç güzergah var, temelde biri sola(batıya) diğeri sağa(doğuya) canyon boyunca uzanıyor. Önce batıyı tercih ediyoruz. Bindiğimiz otobüs köy içersinde dolaşarak canyon kenarına getiriyor ve orada otobüs değiştiriyoruz. Sonrasında otobüsle canyon kenarındaki gezi başlıyor. Çok yavaş ve duraklarda durarak bayağı gidiyoruz. 5-6 durak sonra farklı bir durum olmadığın karar vererek iniyoruz. Kanyon ile başbaşayız. Vadinin dibinde kıvrılan Colarado nehrini görüyoruz. Dik yamaçlar keskin hatlar oluşturarak aşağıya doğru iniyor. Dağlar elle tutulup ortadan ayrılmış gibi. Sessizliğin içerisinde bir yücelik duygusu var ama aslında beklentimizin altında kalıyor, çok büyük bir etkilenme yaşamıyoruz.
grand canyon-1
Kanyonun kenarından patikadan yürüyerek dönüyoruz. Tek tük yürüyüş yapan insanlara rastlıyoruz. Zaman azalıyor, akşam olmak üzere. Güneşin batışının seyredilmesi tavsiye edilen bir noktada bekliyoruz. Bizim gibi heyecanla bekleyen bir dolu insan var. Ve güneş kanyonun arkasına doğru iniyor. Hava müthiş soğudu. Güneşi uğurladıktan sonra otobüsle geri dönüyoruz. Otoparka geldiğimizde zifiri karanlık var. Arabayı bulmamız zor oluyor, bulduğumuzda müthiş seviniyoruz.

grand canyon-2

Kanyonda doğu güzergahını gezemedik. Burada aşağıya doğru inilebilecek patikaları denmek istiyordum, olmadı. Park merkezindeki müzeleri de gezemedik. Biraz eksik oldu ama bir dahakine diyelim :)
Saat 7'yi geçiyor, dönüş vakti. Parktan çıktıktan sonra bir kasaba var. Burada benzin alacağız ama nasıl? İçerideki kasiyere para ödüyoruz, sonra dönüp pompayı kendimizin kullanması gerekiyor. Yardım arıyorum ama karşımdaki genç de bana gülümsüyor, italyan ve o da ilk kez pompanın başında. İçerden yardım alarak dolduruyoruz. Benzin ucuz, galon galon alıyoruz :) Yola devam. Yollar çok karanlık, yerleşim yerlerinde bile aydınlatma yok. Bu karanlık içersinde yolda geyik levhalarını görüyoruz. Ben ciddiye almıyorum, Gülay ise beni uyarıyor. Birkaç dakika sonra ise karanlığın içinde yolun ortasında aniden kocaman bir geyik beliriyor. Geyik hiç kımıldamadan bize bakıyor, çevik bir hamle ile sıyırıyoruz. Artık ciddiye alıyorum, yavaşlıyorum. Gece yarısı Vegas'tayız, yorgunluk kanyon kadar büyük.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder