Güney Ege - 1 Kuşadası Civarı

KÜNYE

Tarih : Temmuz 2011
Süre : 3 gün
Rota : Kuşadası Civarı

YOL HİKAYESİ

Ankara'dan sabah erkenden yola çıkıyoruz. İlk durak Afyon. Sabah kahvaltımızı yapıyoruz. Sonrasında İzmir güzergahına devam ediyoruz. İzmir'e girmeden Aydın otoyoluna dönüyoruz. Otoyoldan Kuşadası'na ayrılan yolu takip ediyoruz. Kuşadası'nda deniz mavisi görüş alanımıza giriyor, biz de tatil moduna giriyoruz. Kuşadasını geçiyoruz, Davutlar'dan sonra Güzelçamlı'dayız.
İlk durağımız olacak burası. Küçük bir kasabanın ucundaki otelimize yerleşiyoruz. Otel ile ilgili ilk izlenimimiz idare eder boyutunda. Detayları konaklama bölümüne bırakıyorum.
Denize olan hasretimizi gidermek istiyoruz. İlk aktivitemiz denize gitmek oluyor. Otelin yanından 5 dakikalık yürüme mesafesinde deniz kenarındayız. Plajda otele ait şenzlonglar ve şemsiyeler var ama bakımsız bir ortam, pek keyif vermiyor. Denizle ve güneşle merhabalaşıp dönüyoruz.

Pazar gününü Selçuk'a ayırıyoruz.

SELÇUK - EFES


İlk durağımız Efes antik kenti oluyor. Ağaçların çevrelediği düz bir yoldan kente giriş yapıyoruz. Sonrasında güneşin altında antik kentin gizemi içindeyiz. Çok büyük bir yerleşim alanı baştan başa taşla şekillendirilmiş. Heybetli, ihtişamlı. Binlerce yıl önceki halini gözümüzde canlandırmaya çalışıyoruz. Hayret ve merak içersinde yukarı doğru meyillenen yolun iki tarafındaki yapıların içlerine giriyoruz, kenar köşe inceleyerek hayal gücümüzle harmanlıyoruz. Yolun sonuna kadar gidiyoruz. Sonrasında sıcağa yenik düşüp dönüyoruz. İyi korunmuş tiyatrolar, tapınaklar, kütüphane. Taş yapılar arasında bol fotoğraf çekiyor, bol ter döküyoruz. Yamaç evlerinde gündelik yaşam alanlarını da görmek istiyoruz ama buraya giriş ekstra para gerektiriyor. Müze içinde müze mantığını eleştiriyoruz ve buraya giremiyoruz. Arabaya dönüp devam ediyoruz.

efes

SELÇUK - MERYEM ANA


Efes'ten 1-2 km sonrasında Yediuyurlar var. Burada ne aradığını bilmiyorum :) Durmuyoruz, 5-6 km bir tepeye tırmanıyoruz. Selçuk'u yukardan izleyerek devam ediyoruz ve tepede ağaçların arasında Meryem Ana'ya ulaşıyoruz. Heyecanlıyız. Yıllarca okuduğumuz, duyduğumuz Meryem Ana'nın son günlerini geçirdiği söylenen evi merak ediyoruz. Bir patikadan ilerliyoruz. İlk karşılaştığımız sandalyeler ve ortadaki masadan oluşan bir açık hava ibadethanesi. Sonrasında küçük bir taş ev görüyoruz. Burası olmalı. Sıraya geçip içeri giriyoruz. Saygı ile ilerliyoruz. Küçük bir girişten sonra küçük bir oda ve sonrasında diğer ucundan çıkıyoruz. Çok küçük bir yapı. Daha fazlasını bekliyorduk ama hepsi bu, küçük ve çok sade. Dışarda bahçenin içersinde oturuyoruz. Şaşkın, umarsız ya da duygu yoğunluğu içersindeki insanları seyrediyoruz. Bahçenin aşağısında dilek çeşmelerinden su içiyor, dileklerin kapladığı duvarı inceleyerek çıkıyoruz.
meryem ana

SELÇUK - ŞİRİNCE


Selçuk'a dönüyor ve levhaları izleyerek Şirince'ye doğru ilerliyoruz. Yine bir tepeyi tırmanıyor ve Şirince'ye giriyoruz. Ağaçlar arasında yamaçlarda eski taş evler ve ortasında canlı bir pazar var. Bu canlılık hemen kendine çekiyor bizi, keyifleniyoruz. Günün geri kalanı da aynı keyifle geçiyor. Önce bir şeyler yiyelim diyoruz. Yeşillikler içinde kaybolmuş bir mekandayız. Köyü, insanları seyrederek yemek yiyor, sigara ve çayımızı yudumluyoruz. Sonrasında pazarda bir oraya bir buraya dolaşıyoruz. Zeytinyağı, zeytin sabunu ve çeşit çeşit ot alıyoruz. Yaprak almak istiyoruz ama biraz zor oluyor. Teyzelere sora sora sonuca ulaşıyoruz. Ulaştığımız sokakta yaşlı bir teyze ve amcayla oturuyor sohbet ediyoruz. Ortak kökenlere ulaşıyoruz hemen. Selanik'ten mübadele ile gelmişler ve buraya yerleşmişler. Burada yeni yaşantılarını kurmuşlar ve tutunmuşlar. Şirince'nin eski yoksul ama samimi günlerini özlüyorlardı. Şimdi para kazanılıyordu ama para ile birlikte yitirilenlere hayıflanıyorlardı. Eski daha güzeldi. Sohbetin sonrasında yaprağımızı alıyoruz. Akşam yaklaşıyor, biraz daha kalmak istiyoruz. Çay içiyor, dolaşmaya devam ediyoruz. Gitmemiz gerekiyor ve tekrar yola çıkıyoruz.

şirince

KUŞADASI


Akşam üstü Kuşadası merkezdeyiz. Öncelikle sahil şeridinin araç trafiğine kapalı olan uç bölümündeyiz. Yolun bir tarafında aşağıda plaj diğer tarafında cafe ve barlar var. Kadınlar plajını görmekti amacımız. Plajları pek beğenmiyoruz ama yol boyu canlı bir ortam var. Geziyoruz, akşam oluyor. Arabayla sahil şeridinin diğer bölümünde cadde boyunca dolaşıyoruz. Cadde uzun, Kuşadası büyük. Diğer uca yakın duruyor ve yine cadde boyu uzanan mekanların birinde karnımızı doyuruyoruz. Çok yorgunuz. Güzelçamlı'ya dönüyoruz.

KUŞADASI - GÜZELÇAMLI


Dilek Milli Parkı


Pazartesi denize doymaya niyetliyiz. Deniz hemen yanıbaşımızda olan Dilek Milli Parkı'nın içinde. Otelden 100 metre ileride ormanlarla kaplı tepelere doğru gidiyoruz. Parka giriyoruz ve ormanın içinde yol alıyoruz. 1-2 km sonrasında ilk plaja tepeden bakıyoruz. Birkaç km aralıklarla daha 3 plaj var ve hepsine uğruyoruz. İlk plaj kum ve sığ, diğer üç plaj çakıl ve derin. İkinci plajda karar kılıyoruz, yerleşiyoruz. Plaj sakin, deniz ise berrak kelimesinin hakkını veriyor. Suya doyuyoruz, güneşe doyuyor hatta biraz fazla yanıyoruz. Burada bir diğer doyduğumuz şey ise doğa ve doğal yaşam oluyor. Yaban domuzları birkaç adım yakınımıza kadar geliyor, evcil hayvanlar gibi aramızda dolanıyor. Vahşi atların da bu park içersinde olduğu söyleniyor. Onları görmek için ise içerilere girmek gerekiyor. Akşam olmadan ilk plaja da uğruyoruz. Bu saatlerde dalganmış denizde dalgalarla kıyıda ise kumla oynuyoruz. Park kapanırken çıkıyoruz ve halen yorgunluk hissetmiyoruz.
güzelçamlı-plaj-1

güzelçamlı-plaj-2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder